Bismillâhirrahmânirrahîm.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
1. Yâ Sîn.
2, 3, 4. (Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, sen
elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin.
5, 6. Kur’an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan
bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli
Allah tarafından indirilmiştir.
7. Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur.
Artık onlar iman etmezler.
8. Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır.
9. Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.
10. Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
11. Sen ancak Zikr’e (Kur’an’a) uyanı ve görmediği hâlde
Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele
Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını
ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir.
13. (Ey Muhammed!) Onlara, o memleket halkını örnek ver.
Hani oraya elçiler gelmişti.
14. Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik.
Onlar, “Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz” dediler.
15. Onlar şöyle dediler: “Siz de ancak bizim gibi insansınız.
Rahmân, hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.”
16. (Elçiler ise) şöyle dediler: “Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor.”
17. “Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir.”
18. Dediler ki: “Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz, sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur.”
19. Elçiler de, “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz” dediler.
20. Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi:
“Ey kavmim! Bu elçilere uyun.”
21. “Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.”
22. “Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa
siz de yalnızca O’na döndürüleceksiniz.”
23. “O’nu bırakıp da başka ilâhlar mı edineyim? Eğer Rahmân
bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.”
24. “O taktirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum.”
25. “Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!”
26, 27. (Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): “Cennete gir!” denildi. O da, “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve
beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!” dedi.
28. Kendisinden sonra kavmi üzerine (onları cezalandırmak
için) gökten hiçbir ordu indirmedik. İndirecek de değildik.
29. Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler.
30. Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki,
onunla alay ediyor olmasınlar.
31. Kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettiğimizi; onların
artık kendilerine dönmeyeceklerini görmediler mi?
32. Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır.
33. Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz, onu diriltir ve ondan
taneler çıkarırız da onlardan yerler.
34, 35. Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm
bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi?2
36. Yerin bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden ve (daha)
bilemedikleri (nice) şeylerden, bütün çiftleri yaratanın şanı
yücedir. 37. Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir
de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır.
38. Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, mutlak
güç sahibi, hakkıyla bilen Allah’ın takdiri (düzenlemesi)dir.
39. Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur.
40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her
biri bir yörüngede yüzmektedir.
41. Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir.
42. Biz, onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık.
43. Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat
çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar.
44. Ancak tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar
daha yaşasınlar diye kurtarılırlar.
45. Onlara, “Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden (dünya ve
ahirette göreceğiniz azaplardan) sakının ki size merhamet
edilsin” denildiğinde yüz çevirirler.
46. Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki ondan
yüz çeviriyor olmasınlar.
47. Onlara, “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın” denildiği zaman, inkâr edenler iman edenlere,
“Allah’ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz”
derler.
48. “Eğer doğru söyleyenlerseniz, bu tehdit ne zaman gelecek?”
diyorlar.
49. Onlar ancak, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak
korkunç bir ses bekliyorlar.
50. Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
51. Sûra3
üfürülür. Bir de bakarsın, kabirlerden çıkmış, Rablerine doğru akın akın gitmektedirler.
52. Şöyle derler: “Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.”
53. Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın, hepsi birden
toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır.
54. O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir.
55. Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk
sürerler.
56. Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar.
57. Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her
şey vardır.
58. Çok merhametli olan Rab’den bir söz olarak (kendilerine)
“Selâm” (vardır).
59. (Allah, şöyle der:) “Ey suçlular! Ayrılın bu gün!”
60, 61. “Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte
bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?”
62. “Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?”
63. “İşte bu, tehdit edildiğiniz cehennemdir.”
64. “İnkâr ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!”
65. O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur,
ayakları da kazandıklarına şahitlik eder.
66. Eğer dileseydik, onların gözlerini büsbütün kör ederdik de
(bu hâlde) yola koyulmak için didişirlerdi. Fakat nasıl görecekler ki?!
67. Yine eğer dileseydik, oldukları yerde başka yaratıklara dönüştürürdük de ne ileri gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi.
68. Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz (gücünü azaltırız). Hâlâ düşünmeyecekler mi?
69. Biz, o Peygamber’e şiir öğretmedik. Bu, ona yaraşmaz da.
O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır.
70. (Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur’an’ı indirdik.
71. Görmediler mi ki, biz onlar için, ellerimizin (kudretimizin)
eseri olan hayvanlar yarattık da onlar bu hayvanlara sahip oluyorlar.
72. Biz, o hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan bir
kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler.
73. Onlar için bu hayvanlarda (daha pek çok) yararlar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
74. Belki kendilerine yardım edilir diye Allah’ı bırakıp da ilâhlar
edindiler.
75. Onlar, ilâhlar için (hizmete) hazır asker oldukları hâlde,
ilâhlar onlara yardım edemezler.
76. (Ey Muhammed!) Artık onların sözü seni üzmesin. Çünkü
biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz.
77. İnsan, bizim, kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı
görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir.
78. Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi
ki: “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?”
79. De ki: “Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir.”
80. O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan
yakıp duruyorsunuz.4
81. Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir.
82. Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri o şeye ancak “Ol!” demektir. O da hemen oluverir.
83. Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah’ın şanı yücedir!
Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.